Çankırı da kurtulmaz, Türkiye de

-
Aa
+
a
a
a

Milliyet yazarları Türkiye’yi dolaşıyor. Yazarlar izlenimlerini anlatıyorlar bizlere. 21 Ağustos tarihli Milliyet gazetesinde gerçekten çok saygı duyduğum ve az kahrımı çekmeyen Sn. Melih Aşık’ın notlarını okudum. Bir bölümünü aynen aktarıyorum. (Aktarımları anlamı bozmadan yapıyorum. Yani bir paragrafın içinden bir bölümü kırpıp yanlış anlam verecek şekilde seçmiyorum, sayın okurlar. Bu nedenle arkadan gelecek yorumlar için içim rahat.)

Ne sanayi var ne tarım. Kiminle konuşsanız size aynı şeyi söylüyor: ‘Bizi üç şey kurtarır. Yol, üniversite ve sanayi teşvikleri.’ Ankara ile arasındaki 120 kilometrelik kötü yol, duble 90 kilometreye inerse sanayinin Çankırı'ya ilgi duyacağı düşünülüyor. Valilik imkanlarıyla yolun 10 kilometrelik bölümü tamamlanmış. Şimdi Ankara'nın ilgisi bekleniyor.”

Allah aşkına, böyle düşünen vatandaşın olduğu şehir de, ülke de kurtulur mu, siz söyleyin. Çankırı-Ankara yoluna hiç gitmedim. Umarım en kısa sürede giderim. Ama 120 km’lik bir yol ne kadar kötü olsa saatte 30 km ortalama hızla gitseniz 4 saat sürer. Yani Çankırı’ya yatırım yapılmamasının nedeni, yolun abartılı bir şekilde 4 saat sürecek olması mı? Ben Kadıköy’den Beylikdüzü’ne Fatih Köprüsü ve paralı yolu kullanarak neredeyse 1 saatte gidiyorum. Eğer 1. köprü ile ve eski yoldan gidersem bu süre rahatlıkla daha da uzuyor. Teorik olarak anlattığım, her iki yol da düzgün ve kendi kullandığım araç ile bu yolu gidiyorum. İnsaf, Beylikdüzü’nde sanayi yok mu? Bir kentte sanayi kurulmasının veya kurulmamasının asıl nedeni onu başkente bağlayan 120 km’lik yolun kötülüğü olabilir mi? Bu yol yapılırsa kurtuluş olabilir mi? Bu yol yapılırsa kurtuluş olacağını düşünen vatandaşın olduğu ülke kurtulabilir mi? Lütfen yapmayın, bu ülkenin olmayan parasını duble yollara gömmeyin.

 

Sanki köşeye tostçu açılıyor

Gelelim üniversite konusuna. Bakın burada artık çıldırma noktasındayım. Çünkü bizim halkımız üniversite ile fabrika veya alışveriş merkezini karıştırıyor. Bir şehre üniversite yapıldı diye üniversitenin asıl işlevi nedeni ile o şehir hemen kurtulmaz. Çünkü üniversiteye giden hiç değilse en az 4 yıl okuyacak. Sonra bu bilgi (!) ve birikimini (!) vatan millet için idealist ve doğru biçimde (yani duble yol yapmaya kafayı takmadan) kullanacak. Sonra bunların sayısı artacak ve çok nitelikli insanlar genelde ülkeyi kalkındırdığı için, bir şehir de kalkınacak. Üniversitenin gerçekte bundan başka bir işlevi varsa anlatın.

 Simit ekonomisi kavramlarıyla kalkınma düşüncesinden kurtulmalı.

Ancak bu vatandaşlarımız şehre üniversite açılmasını bu ulvi nedenlerle istemiyorlar. Üniversite açılacak (üniversite açmakla köşeye büfe açıp tost yapmak sanki aynı şey), buraya öğrenciler, velileri, hocalar gelince şehre hareket gelecek. İşportacısından, otelcisine, kırtasiyecisinden, taksicisine kadar para kazanacaklar. İşte istek bu. Gerçek istek bu. Üniversite açmak kolay mı? Kime ne gam. Üniversite lise değildir. Bilimsel araştırma, çalışma yapar, akademisyen yetiştirir. Bunları yapabilmek için bilim insanı kullanır, laboratuar kullanır vs vs. Pıtrak gibi üniversite açarsanız sonuçta bir sürü bilim insanı elde etmiş olmazsınız. Pıtrak gibi nitelikli üniversite açarsanız –açabilirseniz- istediğiniz sonucu alırsınız. Tam tersine genel eğitim ortalamasını düşürüp uzun vadede bilimsel açıdan zarar verdiğiniz yetmiyormuş gibi, kısa vadede de parayı israf edersiniz sadece sayısal olarak çok üniversite açmakla. Ama kime ne uzun vadeden? Bugün üniversite kapısının önünde eritme peynir, simitle teneke kolayı  satıp para kazandınız mı, işiniz bitmiş demektir. Bize ne gelecekten, bilimsel gerçeklikten.

 

Teşvik değil; mali müşavir yeterli

 

Son noktayı sanayi teşvikleri konusunda koyalım. Benim bildiğim teşvik, nakit kredi değildir. Sadece yatırım sürecinde bazı vergilerin ödenmemesi veya benzeri yasal yükümlülüklerde indirim vb kolaylıklar sağlanması veya yatırım arazisi tahsisi gibi olanaklardır. Buna ilişkin bir sürü düzenleme de zaten yasalarımızda vardır. Yani Çankırı’da yatırım yapmak isteyen bir müteşebbisin tek sorunu (!) teşvikler ise, bence gereksinimi olan sadece iyi bir mali müşavirdir. Bana ne derseniz deyin ama, bu teşvik lafını edenlerin isteği zaten yasalarımızda yer alan teşvikler değil, ceplere nakden devlet tarafından para enjekte edilip ve mümkünse daha sonra da geri alınmamasıdır. İstek budur da, nazik yaklaşıyorlar vatandaşlarımız.

 

Düşünce sistemi bu kadar kısa vadeli çalışan insanların hiçbir şekilde kurtulma şansları yoktur. Bu tür insan sayısı da çok olduğu için ne Çankırı’nın ne de Türkiye’nin kurtulma şansı vardır. Sen olsaydın ne yapardın, demeyin. Ben olsaydımları defalarca yazdım ve Türkiye’nin bugünden yarına kurtuluş şansı yoktur, diye belirttim. Ama en azından bunu kavrayıp uzun vadede kurtuluş tohumlarını ekebiliriz. O uzun vade kavramı da bizde yok.